Bir fetişistin itirafları...
Görsel alıntıdır.
İnternetin hayatımıza bu denli girmesiyle dünyaya açıldı gözlerimiz, ufkumuz genişledi, bireysel vizyonumuz değişti kuşkusuz.
Hep denir ya doğru kullanıldığında dünyaya açılan penceredir internet.
Kesinlikle bu böyle.
Kendi çapımda yıllar yılı internet kullanıcısıyım, kah bilgilenme, kah eğlenme amacıyla günümün birkaç saatini internette geçirmekten keyif alırım. Netteki bazı sitelerde tanışıp ahbaplık-dostluk başlatanları ve hatta daha ileri giderek özel arkadaşlıklar ve evliliklere kadar gidebilen ilişkiler olduğunu duyuyorum zaman zaman.
Geçen gece sıkça girdiğim sitelerden birinde dalmış ekranla ve tuşlarla meşgulken, pat die açılan küçük pencerelerden birinde;
"Dünyanın en güzel kokusu nerdedir bilir misiniz?" diye bir soruyla karşılaştım.
Önce cevap vermedim, sonra soru tekrarlanınca,
"Cennettedir" dedim.
"Bence sizin ayaklarınızdadır." dedi ilgili kişi.
Gözlerim açıldı bir anda, "Ne demekmiş o?" dedim.
"Hiçbir koku o kadar güzel olamaz, izninizle ayaklarınızla ilgili 7 soru sorabilirmiyim size?" dedi,
"Buyrun sorun" dedim.
"Ayaklarınız kaç numara, tırnak uzatır mısınız, oje sürer misiniz?" gibi sorular sordu.
Gönlümün hoş, işimin boş zamanıydı sanırım diyaloğun genişlemesini göze alarak sorulara evet- hayır gibi kısa cevaplar verdim.
Kullanılmış çoraplarımın tanesini 50.00 TL. den ve haftada 5 kez alabileceğini, hatta almak istediğini, bu işlemin önce bedelini ödeyip sonrasında benden çorapları kargo etmemi isteyebileceğini söyledikçe gözlerim hayretle daha da açılıyordu.
Önce biraz tersledim ama sonrasında onu anlamaya çalışarak, dedim ki kibarca;
"Burası bir oyun sitesi, oyun puanınız hiç yok, demek ki oyun oynamıyosunuz. Burada bulunma amacınız başka, ama yanlış kişiye yazdınız, benden size o anlamda bir yaklaşım olamaz"
Benim yumuşak yaklaşımımı görünce kişi, kibarca ve sanırım sessizce,
"Ben ayak fetişistiyim, haklısınız oyun oynamıyorum ve burada beni anlayacak birilerini hatta kölesi olabileceğim birisini arıyorum, sahibimi arıyorum..."
***
Yıllar yıllar önce, henüz lise tahsilim bile bitmemişken, üniversitede gazetecilik okuma hayalim vardı, farkı dünyaların insanların yaşamlarını merak ederdim hep, sanki gazeteci olmak bana bu şansı verecek gibi düşünürdüm. Farklı yaşamların içinde genelev kadınları vardı mesela, o zamanlar eşcinseller, transeksüeller falan gibi daha farklı tercihleri olan ve bu tercihlerinden dolayı ötekileştirilen insanlar olduğunu bilmezdim.
Birden kendimi elimde kayıt cihazı olan gazeteci kimliğine büründürüverdim. Karşılıklı sohbet şekline dönüştü diyaloğumuz.
Ne, nasıl, neden, gibi ardışık sorular geldi aklıma. Fakat sakin davranarak;
*Yanlış bir laf edip sizi zedelemek istemem" dedim. Ve sohbetin devamında sorularımı özenle seçmeye gayret ederek sordum...
"Elbette" dedi, "Haklısınız farklıyım sizlerden."
"Küçüktüm, annemin günü olsun da misafirler gelsin diye dört gözle beklerdim, eve gelen kadınların ayaklarından başka birşey beni ilgilendirmezdi. Saatlerce o bayanların ayakkabılarını öpüp koklar, okşardım.
Bir divanımız vardı, divanın altına yerleşir, saatlerce konukların gelmesini beklerdim sabırla. Daha sonra sessizce kadınların ayaklarını izlerdim divanın altından." Bu bana korkunç haz verirdi.
Peki dedim neden ama, neden böyle bir şeye gerek duydunuz?
"Böyle bir ayrıcalığın farkına varmadığınız için sizler ne kadar şansszıssınız bunun farkında değilsiniz" dedi."Bu bir ayrıcalıktır. Bu muhteşem bir aidiyet duygusudur, köle-sahip ilişkisidir, o anda köle sahibinin gerçek kölesidir, herşeyi yaptırabilrsiniz bir köleye" gibi benim için hiçbir anlam ifade etmeyen sözler etti.
""Evli misiniz" diye sordum.
Evli olduğunu ve önceleri eşinin sınırsız kölesi olduğunu, ancak son yıllarda eşinin artık ayaklarına hiç bakmadığını, onları ihmal ettiğini, eşine ayaklarına bakması için çok yalvardığını, ama artık özellikle son bir yıldır evde "Ayak" sözcüğünü es kaza bile ağzına almadığını anlattı. Hatta her akşam eve gelirken, eşine süslü çoraplar ve pabuçlar bile aldığını ama artık umudunu kestiğini söyledi. Eşine kırgın ve ondan yılgın olduğunu ifade etti bu sebeple.
"Cinsel anlamda son derece normal bir erkeğim, fakat köle sahip ikilisini oluşturabildiğimde bu olay benim için görev olmaktan çıkar, hem kendimi daha muhteşem hissederim, hem de karşımdakine bunu hissettiririm"dedi.
Kendisini ve iç dünyasını kendi dili döndüğünce anlatmaya çalıştı benim anlamam mümkün görünmese de.
Bu konuşmanın ardından, kibarca vedalaşıp kapattım konuşmayı ve ardından netten fetişistlerle ilgili birşeyler araştırdım.
Bilindiği gibi cinsellikte açlık, susuzluk gibi fizyolojik bir ihtiyaçtır. Çoğu insan vücudunun belirli kısımlarıyla cinsel açıdan uyarılmaktadır. Ancak fetişizmde uyarıcı cansız nesnedir. Yapılan araştırma sonuçları fetişistlerin hemen hemen hepsinin erkek olduğunu göstermektedir. Bu sapma davranışı genellikle iç çamaşırı, eldiven, ayakkabı gibi cansız nesnelere yada vücudun belirli kısımlarına ( el, ayak vs. ) dokunmaktan haz duyma şeklindedir. Genellikle karşı cinse ait kullanılan güzel ayakkabılar, iç çamaşırlar, tuvalet malzemeleri vs. uyarılmaya yol açan örneklerdendir.
Bazı fetişistler bu uyarıcı nesneleri yanlarında taşımaktadırlar. Mastürbasyon sırasında bunları okşar, öper veya seyrederler. Bazı fetişistler ise cinsel ilişki esnasında uyarılma amaçlı eşlerinin bu kıyafetlerini giymelerini isterler. Fetişistler bu isteklerine karşı koyamazlar, yoğun bir şekilde isteklerini karşılama isteği duyarlar.
Fetişizm Oidepus kompleksinin sapkın deneyimler yardımıyla aşılmasından ileri gelir. Fetiş daha erken dönemlerde örneğin çocukluk döneminde belirlenmiştir. Buna rağmen genellikle ergenlik döneminde başlamaktadır. Kompleks, erkek çocuk için annenin babaya ait olduğunun kabul edilmesiyle sona ermektedir. Sonrasında erkek çocuk, gizillik dönemi (latans) boyunca babayla özdeşleşir ve süperego denilen bir yapıyı kurar. Oidipal aşamayı doğal yollarla geride bırakan ve gizillik döneminden sonra ergenlik aşamasına geçen çocuğun cinsel konumu ise fallik-fallustur. Bu, babanın tamamlanmış fallusunun içselleştirilmesi anlamına gelmektedir. Ayrıca kişinin fetişist kategorisine girebilmesi için nesnelere karşı duygusunun yoğun olması ve en az 6 ay sürmesi gerekmektedir. Fetişizmde kişinin bu belirtilere sahip olması ve bu durumdan yoğun bir sıkıntı duyması gerekmektedir.
Çok duyduğum ve elbette var olduğunu bildiğim bir durum olmasına rağmen, benden farklı şeyler yaşayan birinin bu sıcak ve samimi itirafları beni etkilemişti.
Ne demek lazım bilemedim bu duruma...
N.ÖRS
Nisan 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder